);

Duygusal Yeme

Duygusal yeme, kişinin yaşadığı olumsuz olay ve durum sonucunda üzüntü, öfke, hayal kırıklığı, umutsuzluk, utanç gibi duygularla yemek yiyerek başa çıkmaya çalışmasıdır.

Duygusal yeme aynı zamanda kişinin içindeki duygusal boşluğu doldurmaya yönelik bir davranış olabilir. Kişi yemek yerken geçici olarak bir rahatlama hissi yaşar. Hissettiği olumsuz duygulardan yemek yiyerek uzaklaştığını düşünür, sakinleşir ve rahatlar.Kişi kendini aç hissetmediği halde yemek yediği için daha fazla kalori almasına ve midesinin genişlemesine neden olabilir. Böylece kişi kilo alabilir ve bu nedenle öz saygısı zedelenebilir.

Duygusal yemenin altında kişinin stresle, olumsuz olay ve durumla başa çıkma mekanizmasının yetersiz kalması ve öğrenilmiş bir davranış olması yatabilir. Duygularının farkında olan ve duygularını ifade edebilen kişiler olumsuz bir olay ve durum yaşadığında duygusal yeme yerine duygularını dışa vurarak çözüm yolları bulmaya çalışır.

Duygusal yeme davranışı ile başa çıkmak için; ilk önce kişinin farkındalığının olması gerekir. Eğer kişi duygularıyla baş etmeye çalıştığı için yemek yediğini düşünüyorsa buna nelerin sebep olduğunu ve devam ettirici sebepleri bulmaya çalışabilir.  Kişi olumsuz duygularla başa çıkmak için kendini fiziksel aktivitelere yönlendirebilir. Harekete geçmek önemli bir noktadır. Kişi duygusal yeme ile birlikte gelişen sağlıksız yiyecekler yeme davranışını sağlıklı yiyecekler tüketerek değiştirebilir.  Eğer kişi çabaladığı halde bir sonuç alamıyorsa ve  duygusal yeme davranışı devam ediyorsa kesinlikle bir uzmana başvurup destek almalıdır.

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı Bahçelievler

Bahar Yorgunluğu

Kış bittikten sonra soğuk havanın yerini alan güneşli bahar havası hem bedensel olarak hem psikolojik olarak insana iyi gelir.  Ancak bahar havası gelirken psikolojik ve fizyolojik değişiklikleri de beraberinde getirir. Baharda insanların, duygu durumunda dalgalanmalar olabilir. Ayrıca kişide depresyon, panik bozukluk ve kaygı bozukluğu gibi hastalıkların belirtileri görülebilir.

Güneş ışığıyla birlikte insana mutluluk veren serotonin hormonun salgılanması artar. Kişinin gün içinde kendini yorgun hissetmesi, enerji düşüklüğü, bir şeye odaklanmakta güçlük çekme, kendini umutsuz hissetme, uyku düzeninde ve yeme düzeninde yaşanan değişiklikler sinirlilik ve isteksizlik hali depresyonun belirtileridir.  Bu belirtileri değişen hava değişimi ve bahar yorgunluğu ile karıştırmamak önemlidir. Eğer bu belirtiler iki haftadan fazla sürüyorsa kesinlikle bir uzmana başvurmanız gerekir.

Hava değişimlerinde yapılması gerekenlerin başında erken uyanmak, spor  yapmak ve sağlıklı beslenmek gelir. Güneş ışığından faydalanmak  da kişiye iyi gelecektir. Havanın ısınmasıyla birlikte kişinin sosyalleşmesi açısından sevdiği bir aktiviteye başlayabilir. Bu aktivite sosyal ilişkilere de iyi gelecektir.

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı Bahçelievler

WISC-4’e Gelirken…

WISC-4, 6 yaş 0 ay ile 16 yaş 11 ay yaş aralığındaki çocukların bilişsel becerileri ile ilgili bilgi veren ve çocuğun çok yönlü becerilerini ölçmeyi sağlayan bir araçtır.

WISC-4, Dünyada ve Türkiye’de bilinen, güvenilir, en kapsamlı en güncel zeka testidir.

WISC-4 uygulamasına gelinmeden önce, çocuğun temel fiziksel ihtiyaçlarının karşılanmış olması gerekir.

Çocuk dinlenmiş olmalı, uykusunu almış olmalı, karnı tok olmalı ve tuvalet ihtiyacının karşılanmış olması gerekir.

Rahat kıyafetler tercih etmelidir.

Çocuk WISC-4 uygulamasına getirilirken, “sınav, test” gibi kavramları kullanmak yerine WISC-4 için “ etkinlik, çalışma” gibi kavramları kullanmak daha doğru olacaktır.

Bunun yanı sıra çocuğa “ iyi dinle, iyi yap, hata yapma” gibi kaygısını artıracak konuşmalar yapılmamalıdır. Bu konuşmalar çocuğun kaygısını artıracağı gibi motivasyonunu da düşürmektedir.

WISC-4 uygulama öncesi psikolog tarafından çocuğa, WISC-4 uygulaması hakkında gerekli açıklamalar yapılmaktadır

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı, Bahçelievler

Yalnızlık Psikolojisi

“Yalnızlık” ya da “yalnız hissetme” çağımızın en yaygın problemlerinden biridir.

Yalnız olmak ve kendini yalnız hissetmek aynı anlama gelen kavramlar değildir.

Yalnızlık hissi; yanımızda olmasını istediğimiz kişilerin yanımızda olmaması nedeniyle hissettiğimiz duygudur.  Yalnızlığa “kendini değersiz görme” inancı eşlik edebilir.

Bağlanma, ait olma ve sevgi ihtiyacı kişinin en önemli psikolojik ihtiyaçları arasında yer alır. Eğer bu ihtiyaçlar karşılanmazsa kişi kendini yalnız hissedebilir.

Yalnızlık ile başa çıkmak zor gibi görünebilir. Kişi yalnız kaldığında içinde büyük bir boşluk oluşabilir.  Kişi yalnız başınayken ne yapacağını bilemez. Motivasyonu çok düşüktür. Yalnız olduğunda odak noktası kendisidir.  Kişi olumsuz düşüncelerini besleyecek duruma gelir. Bu şekilde kendisini daha da kötü hissederek bu olumsuz düşünceler içinde kaybolabilir. Bu durum kişinin duygu durumunun daha da çökkün olmasına sebep olur. Sosyal çevreden destek alınması bu açıdan önemlidir. Sosyal çevre eksikliği nedeniyle, depresyon ve yeme bozukluğu gibi sorunlar oluşur ve buna bağlı olarak kişide  sigara ve alkol tüketiminde artış görülebilir.

Zaman zaman herkes yalnızlık hissine kapılabilir. Bazı kişiler yaşadığı olaylardan etkilenip daha çabuk yalnızlık hissine kapılabilir. Bazı kişiler ise devamlı olarak yalnızlık hissini yaşar.

Yalnızlık hissi, bazı psikolojik hastalıkların belirtilerinden biri olabileceği gibi bazı psikolojik hastalıkların ortaya çıkmasında etken olabilir. Depresyon, sosyal fobi (sosyal anksiyete bozukluğu) ve şizoid kişilik bozukluğu bunlardan bazılarıdır.

Yalnızlık ile başa çıkmak için, kişinin düşüncelerinin olumlu yönde olması önemlidir. Sosyalleşmeye çalışmak, sosyal faaliyetler içinde bulunmak, yeni aktiviteler bulmak ve onlara katılmak kişiyi yalnızlık hissinden uzaklaştırabilir.

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı, Bahçelievler

Kadınlar ve Alışveriş

Kadınlar alışveriş yaparken, zihinleri dağılır, mutlu olurlar, yeni bir şeyler alırken eğlenirler. Kadınlar için alışveriş yapmak önemlidir.

Alışverişin kadınlar için ne anlam ifade ettiğini ve  kadınlara ne hissettirdiğini bilmek gerekir. Kadınlar özellikle morali bozuk olduğunda alışveriş yapmayı tercih eder. Böylece zihni dağılır, moralini bozan olaydan uzaklaşır ve alışveriş yapmak ona haz verir.

Kadınlar içindeki boşluğu doldurmak ve içindeki eksik duyguları doldurmak için de alışveriş yapıyor olabilir. Kıyafet, ayakkabı veya çanta olarak bu boşluğu doldurmaya çalışabilir. Yeni şeyler almak kadını mutlu edebilir. Yeni şeyler almak ve onlara sahip olmak kadını mutlu edebilir.

Alışveriş aslında bir araçtır. Böyle bir araçla mutlu olma isteği kadının aslında mutluluğa ne kadar çok ihtiyaç duyduğunu, içinde doldurması gereken hisler olduğunu anlamamızı sağlar.

Alışveriş duygularla ilgilidir. Duygu eksikliği yaşayan kadınlar daha çok alışveriş yapabilir.

Böylece kadın anlıkta olsa alışveriş yaparak mutlu olur ve aldığı yeni şeyler içindeki boşluğu doldurmasını sağlar.

Benzeri bir durum kadınların ikili ilişkilerinde de görünür. Partnerinden gerekli ilgiyi görmeyen kadın dikkatini nesnelere yoğunlaştırır. Evdeki eski eşyalar ve aslında lazım olmasa da almak istediği ürünler duygusal eksikliğinin dışa vurumudur.

Aynı zamanda kadınlar sosyalleşmek için de alışveriş yapabilir.

Arkadaşı veya ailesi ile birlikte alışverişe çıkan kadın alacağı şeylerle ilgili fikir alışverişi yapar ve çevresi ile bu şekilde iletişim kurmuş olur.

Kimi depresif durumlarda alışveriş güçlü bir kurtarıcı gibi görünse de geçici bir hazdan başka bir şey değildir.

Bu gibi depresyon ataklarında alışveriş harici aktiviteler bulmak önemlidir. Çünkü bu ruh hali ile yapılan alışveriş de sonrası için pişmanlık hanesine yazılabilir.

Her zaman dediğimiz gibi “hareket en ucuz ve en kolay ulaşılır anti-depresandır..”

Hepinize sağlıklı ve mutlu ilişkiler.

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı, Bahçelievler

Alışveriş Bağımlılığı

Tüketimin artması ile birlikte kişiler kendilerini alışveriş yapmaya yöneltmiştir.

İhtiyaçlardan fazla para harcamak ve bu şekilde rahatlamaya çalışmak bağımlılığa neden olabilir.

Duygusal boşluğu doldurmak için sürekli alışveriş yapmaya başvurmak kişinin bilinçsiz bir şekilde hareket etmesine neden olabilir.

Üzgün ve mutsuzken alışveriş yapma isteği daha fazladır. Alışveriş bağımlılığı da alkol ve madde bağımlılığı gibi tedavi edilmesi gereken bir rahatsızlıktır. Alışveriş bağımlılığı dürtüseldir. Kişi planladığından daha çok şey satın alabilir.

Alışveriş bağımlılığı cinsiyet yaş ve sosyal konum fark etmeksizin birçok kişide olabilir.

Ekonomik kayıplara yol açabiliyor.

Bu bağımlılık türünde erkeklerin alım eğilimleri daha çok elektronik eşya üzerineyken kadınların alım eğilimleri kıyafet, makyaj malzemesi ve aksesuar üzerinde yoğunlaşır.

Alışveriş yaptıktan sonra kişi rahatlar, kendini mutlu ve güçlü hisseder.

Alışveriş yapma hissi kişinin dopamin ve serotonin salınımını etkilemektedir.

Diğer kişilerden daha iyi olma isteği, marka takıntısı bağımlılığın ortaya çıkma nedeni iken kredi kartı ve sanal alışveriş imkanları bu bağımlılığı körüklemektedir.

Sanal alışverişler boş vakti çok olan bireyler için en büyük bağımlılık tehlikesidir. Çünkü bu alış veriş türünde kişi para harcadığını çok fazla hissetmez. Nesnel bir işlem gerçekleşmediği için cebinden çıkan miktarla ilgili gerçek bir algıya sahip olamaz.

Alışveriş bağımlılığı olan kişiler abartılı bir şekilde alışveriş yaptıktan sonra kendilerini kötü hissetseler dahi alışveriş yapmaktan kendilerini alıkoyamazlar.

Alışveriş bağımlılığı olan kişilerin öncellikle bağımlı olduğunu kabul etmeleri ve bu durumu yakın çevresiyle paylaşması gerekir.

Alışveriş bağımlısı olup olmadığınızı anlamak için ne kadar yoğunlukta alışveriş yaptığınıza ve aldığınız ürünleri ne kadar kullandığınıza göz atmanız size bir fikir verecektir.

İster bağımlı olun ister sıradan bir alıcı benim bir uzman olarak tavsiyem her hangi bir şeyi alırken kendinize şu soruyu sormanız “Benim buna ihtiyacım var mı ve ben bu ürünü aldığımda ne kadar süre kullanırım?”

Eğer bu bağımlılık kurtulamayacağınız düzeyde ise mutlaka bir uzmandan yardım alın.

Hepinize tasarruf dolu alışverişler dilerim…

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı, Bahçelievler

WISC-4 Sonucu Aile İle Nasıl Paylaşılır?

WISC-4, 6 yaş 0 ay ile 16 yaş 11 ay yaş aralığındaki çocukların bilişsel becerileri ile ilgili bilgi veren ve çocuğun çok yönlü becerilerini ölçmeyi sağlayan bir araçtır.

WISC-4, zeka testi olmasının dışında, çocuğu çok yönlü olarak ölçmeye ve yorumlamaya olanak tanır.

WISC-4 bir uzman tarafından uygulanır ve uzman rapor yazılır.

WISC-4 uygalaması öncesinde aileden Wisc-4 testinin uygulanacağı çocuk hakkında temel bilgiler alınır.

Test, çocuğun güçlü yönleri ve geliştirilmesi gereken yönleri hakkında bilgiler verir.

Testin teknik olarak puanları aile ile paylaşılmaz ancak genel bilgiler verilebilir.

WISC-4 testi sonucu  sözel olarak aile ile paylaşıldıktan sonra WISC-4 raporu ilgili kuruma veya okula kapalı zarf içinde imzalı olarak teslim edilir.

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı, Bahçelievler

Instagram’dan Kopamıyorum

Instagram günümüzde popüler olan sosyal medya uygulamalarından biridir.

Instagram uygulaması ile birlikte çektiğimiz fotoğrafları ve videoları paylaşıyoruz ve hikayeler bölümünde 24 saat görünebilir olan fotoğraf veya video paylaşıyoruz. Ayrıca arkadaşlarımızın, tanıdığımız kişilerin ve ünlülerin paylaştığı fotoğrafları ve videoları takip ediyoruz.

Instagram ile birlikte kişilerin “beğenilme isteği” arttı ya da var olan beğenilme güdüsü belirgin şekilde ortaya çıktı.

Bu beğenilme isteği ile birlikte kişilerin Instagram’da hikaye, fotoğraf ve video paylaşması da arttı. Bu paylaşımları yapmadan önce fotoğrafları düzenlemek, filtre ve efekt kullanmak diğer kişilerden beğeni almak istediğimizin bir belirtisidir.

Aynı şekilde gün içinde çok fazla paylaşım yapmak, defalarca hikaye güncellemek diğer insanların ilgisine ihtiyaç duyuyor oluşumuzun bir diğer göstergesi.

Takipçi ve beğeni geldikçe kişi mutlu olur.

Paylaşılan gönderilerin “kişiye göre” yeteri kadar beğeni almaması ise benlik algısının bozulmasına neden olabilir. Yeteri kadar takipçisi olmayan kişi “ben yetersizim, beğenilmiyorum” düşüncesine kapılabilir. Bu durum kişinin daha çok paylaşım yapmasına, ilgi çekici fotoğraflar veya videolar paylaşmasına ya da diğer kişileri taklit etmesine neden olabilir.

Kişi sürekli boş zamanlarında Instagram’da zaman geçirebilir.

Instagram’da kişiler mutlu anlarını paylaşıyorlar. Mutlu görünüyorlar. Sürekli geziyorlar, sürekli alışveriş yapıyorlar, aileleri, arkadaşları, eşleri veya sevgilileri ile mutluluk pozları paylaşıyorlar. Hayatlarını instagramda yaşıyorlar. Kötü anlarını, hüzünlü zamanlarını genellikle paylaşmıyorlar. Kendilerini mutlu gösteriyorlar.

İzleyici pozisyonunda olan takipçilerse bu durumdan etkileniyor ve “Herkes mutlu ama ben mutlu değilim, ben yalnızım” gibi düşüncelere kapılabiliyorlar.

Kişi kendinin değersiz olduğunu düşünebiliyor.

Bu durum ileri seviyelerde ise depresyona  yol açabiliyor. Yeteri kadar ilgi ve beğeni almamak kişide kaygı bozukluklarının görülmesine yol açabilir.

Herkesin paylaştığı her mutlu fotoğrafa ve videoya inanmamak izleyiciyi önemli ölçüde rahatlatacaktır.

Herkes yaşamının bir bölümünde mutsuzluk ve problemler yaşayabilir. Kimsenin hayatı dört dörtlük değildir.

Gün içinde Instagram’a ayrılan süreye sınır konulabilir. Instagram’a günde 30 dakika ya da 1 saat zaman ayrılabilir. Instagram’ı kontrollü kullanmak önemlidir. Özel hayatın her anı Instagram’da paylaşılmamalıdır.

Sanal ilişkiler yerine yüz yüze ilişkinin daha sağlıklı olduğu unutulmamalıdır. Kişi kendi sevdiği tarzda bir aktivite bulabilir. Böylece Instagram’da geçirdiği zamanı aktivite yaparak geçirebilir.

Kişi iş yerinde veya okuldayken de Instagram’a girmekten vazgeçemeyebilir. Sürekli Instagram’da yaptığı paylaşımları, kişilerin yaptığı paylaşımları düşünebilir. Acaba “kaç beğeni aldım, ben Instagram’da yokken neler paylaştılar” “ne kaçırdım” gibi düşüncelere kapılabilir. Kişi telefon yanında değilken endişeleniyorsa, Instagram ile ilgili düşüncelerinden kurtulamıyorsa bu konu hakkında yardım almalıdır.

Eğer bu konu ciddiye alınmazsa geri dönüşü olmayan bir bağımlılığa yol açabilir.

Instagram bağımlılığı, kişinin iş performansının düşmesine veya akademik başarı durumunun duraklamasına neden olabilir. Aile ve sosyal çevreyle olan ilişkileri bozulabilir.

Bağımlılık ileri seviyede ve kontrol edilemeyecek bir durumda ise profesyonel bir destek alınmalıdır.

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı, Bahçelievler

Neden Spor Yapamıyorum?

Spor hem bedensel hem zihinsel hem de psikolojik olarak insana iyi gelen bir aktivitedir. İnsanların sporu hayatının bir parçası yapması önemlidir. Spor, dopamin hormonunu salgılar. Sağlıklı ve dinç hissetmemizi sağlar.

Sporu gereksiz görmek, sporun yararlarını görmezden gelmek spor yapmayı engelleyen unsurlardan biridir. Spor yapmaya zamanım yok diyen insanlar vardır çevremizde. Yorgunluğu ve iş yoğunluğunu bahane ederek spor yapmaktan kaçınırlar. Oysa ki 30 dakika ya da 1 saat bile ayırabilirler spora.

İlk olarak istemek önemli, ben yapacağım demek önemli. Bir de spora gitmek istiyorum ama motivasyonum yok diyen insanlar vardır çevremizde.

Spora başlamak için ilk başta amaç belirlemek önemli. “Ulaşmak istediğim hedef ne?” İnsanın ulaşmak istenilen hedefe yaklaştığını hissetmesi onu motive eder.

İkinci olarak insanın kendisine özel bir program hazırlaması önemli.

Spor salonunu tercih eden kişiler program hazırlama konusunda spor hocalarına danışabilirler. Kişi programını kendi hazırlayacaksa kendini tanıyıp, yapabileceklerinin bilincinde olarak programı hazırlaması gerekir. Aksi taktirde hazırladığı program ona ağır gelebilir ve spor motivasyonu düşebilir.

Üçüncü olarak sporu hatırlatmak adına bulunduğumuz ortama spor eşyaları, araç ve gereçleri konulabilir. Bu durum spor yapmayı teşvik edebilmektedir.

Spor ile ilgili videolar izlemek de spor motivasyonu için yardımcı olacaktır. Dördüncü olarak sporu eş, dost, sevgili ile birlikte yapmak kişi için motive kaynağı olacaktır ve kişi kendini yalnız hissetmeyecektir.

Eğer kişi tek başına spor yapmayı tercih ediyorsa spor yaptığı esnada müzik dinleyerek motivasyonunu artırabilir.

Beşinci olarak kişi sevdiği ve kendisine eğlenceli gelen spor hareketlerini ve spor aletlerini seçmelidir.

Hazırlanılan spor programına uymak önemlidir. Spora birkaç zaman ara vermek motivasyon kaybına neden olmaktadır. Spor salonuna gitmeye o an zaman bulamayan kişiler evde egzersiz yapabilirler. Böylece spordan uzaklaşmamış olurlar. Altıncı olarak beslenme önemli bir faktördür. Spor yapılan süre boyunca beslenmeye dikkat edilmesi gerekir.

Tek başına spor yapmak kilo kontrolünü sağlarken, spor ve beslenme kilo vermeye yardımcı olmaktadır. Kişi kilo verme konusunda diyetisyene danışabilir veya yediği içtiği şeylere dikkat edebilir, kalori hesabı yapabilir.

Kilo vermek ve kilo kontrolünü sağlamak spor motivasyonunu sağlar. Kilo verdiği takdirde kişi kendine zaman zaman küçük ödüller verebilir.

Bu durum kişinin motivasyonunu olumlu yönde etkiler.

Yedinci olarak kişinin kendisine inanması, azimli olması, disiplinli olması, sporu zorunluluk değil de alışkanlık haline getirmesi önemlidir. Spor kişinin yaşam tarzı olmalıdır.

Uzman Klinik Psikolog Gizem Kıyıcı, Bahçelievler